Kitap Okumanın Yeri ve Zamanı Olur mu?

 

    Öğrencilere okuma alışkanlığı kazandırma amacıyla okullarda en çok tercih edilen uygulamalardan biri, okuma saati etkinliğidir. Etkinliğin kapsamı doğrultusunda ya tüm okulda belirlenen ortak bir saatte ya da sınıf bazında öğretmenlerin kendi belirledikleri bir derste, “okuma saati” olarak adlandırılan zaman diliminde kitap okuma çalışması yapılır.
    Bu saatlerde öğrenciler genellikle sınıf kitaplığından almış oldukları kitapları açıp okumaya başlarlar. Öğretmen de kendi kitabını okuyarak sürece katılır. Ders saati sessiz okuma ile tamamlanır. Belirlenen süre bitince kitaplar kaldırılır ve bir sonraki dersin hazırlığı yapılır. Uygulamayı çeşitlendirme adına kütüphane veya okuma köşelerinden yararlanılsa da süreç genellikle benzer şekilde tamamlanır. Bir sonraki okuma saatine kadar okuma çalışmalarına ara verilir. İlgili öğrenciler okuma çalışmalarını okul dışında devam ettirmeye çalışsa da bunun için ancak ödevlerden arta kalan zamanları kullanmak zorunda kalırlar. Okulda yapılan bir sonraki okuma saatinde ise hangi kitabın okunduğuna dahi dikkat edilmeden benzer süreçler tekrar edilir.
    Okuma saatleri, her ne kadar okuma alışkanlığı kazandırma amacıyla planlansa da uygulamanın çocuklara verdiği mesajlar çok farklıdır. Kitap okumak için belli bir zamanın ve mekânın seçilmesi ve sürecin sessiz okuma etkinliği ile tamamlanması çocuklar açısından verimsiz geçen bir süre olarak nitelendirilebilir. Bu şekilde planlanan okuma çalışmaları çocuklarda “okumanın sadece belli zamanlarda ve mekanlarda yapılabileceği" düşüncesini geliştirir. Bu saat dilimlerinde yapılan sessiz okuma çalışmaları ise kitap okumanın boş zaman faaliyeti olarak algılanmasına neden olur.
    Megan Daley, “Kitap Okuyan Çocuk Yetiştirmek” adlı eserinde, kitap okumak için özel zamanlar planlamak yerine her anın okuma amacı ile değerlendirilebileceğini vurgular ve rastlantısal okumanın önemini ön plana çıkarır. Bunu sağlayabilmek için de çocukların yaşam ortamlarının kitaplarla doldurulması gerektiğini önerir. Ayrıca okullarda sabit okuma köşeleri yerine hareketli kitaplıkların çocuklar açısından daha etkili olduğunu kütüphane öğretmenliği yaptığı dönemdeki deneyimlerinden yola çıkarak ortaya koyar.

    Yaptığımız uygulamalarla kitapları belli bir zamana ve mekâna hapsetmek kitaplara yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biridir. Okullarda yapılacak uygulamalarla fırsat bulunan her zamanın ve mekânın kitap okumak için elverişli olduğu düşüncesi desteklenmelidir.
    Bu amaçla;

  •     Koridorlara okuma bankları konulabilir,
  •     Olumlu örnek olmak adına öğretmenler teneffüslerde ve nöbetlerde kitap okuyabilir,
  •     Ders işlenişlerinde kitap bölümleri okunup kitaplardan örnekler verilebilir.
  •     Okullarda kitap tartışma günleri düzenlenebilir.
  •     Ödeve ayrılan süre minimum düzeye indirilerek kitap okumak için daha fazla zaman sağlanabilir.
  •     Öğrencilerin daha fazla tercih ettikleri kitaplar okul panolarında sergilenip öğrencilerin bu kitaplarla ilgili yorum yapmaları istenebilir.
    Mevcut uygulamalar devam ettiği sürece metroda, sahillerde ve bekleme salonlarında kitap okuyan insanların görüntülerine imrenerek bakmaya; öğretmediğimiz, hayatın içine sokamadığımız, belli zaman ve mekanlara hapsettiğimiz bu becerinin neden gelişmediğini sorgulamaya devam ederiz.

Yorumlar

  1. Size katılıyorum Enes öğretmenim, okumanın yeri ve zamanı olmamalı... Ödevler bu zamandan çalmayacak düzeyde tutulmalı.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder